ABD'nin Sırrı

Fakat ilk önce tüm olanların soyut ABD egemenliği ile değil, 1812 yılında İngiltere’ye karşı bağımsızlık savaşı veren ABD’nin ve tüm dünyanın mali kaynaklarını kontrol altında tutan, dinle oyun oynayan, savaşları organize eden, kendilerini Allahoğlugören FED(*) ve onun en büyük hissedarı olan başta kalpazan Mayer AinschelROTHSCHILD (1743-1812) ailesi ve diğerleri olduğunu unutulmamalıdır!..

Sorun ise egemenin kim olduğunu bilmektir. 

Egemeni emperyalizm kavramı, B'NAİ B'RITH ve Bilderberg gibi oluşumların ötesinde iyice somutlaştırarak, tüm bu kavramların arkasında acı ve kanla beslenenin FED (Federal Rezerv,ABD Merkez Bankası) olduğunu göstermek gerekiyor. Görünürde Türkiye’nin kontrolü ABD’nin, ABD’nin kontrolü ise FED’in elindedir.

İşte o FED, ilk önce ABD’yi II. Dünya savaşından sonra dünya ekonomisinde en az zarar gören ülke konumuna getirerek, diğer ülkeler karşısında ekonomik üstünlük sağladı. 

Savaş sonrası mali konularda ülkelerin ortak hedefi; uluslararası para sisteminin düzenli biçimde işlemesini sağlamak, ülkelerin dış ödeme güçlüklerinin çözümüne katkıda bulunmak ve uluslararası mali krizlerin" yönetimi oldu. 

ABD bu amaçla, 44 devleti 1944 yılının Temmuz ayında New Hampshire eyaletine bağlı Bretton Woods kasabasında bir araya getirdi. 

Konferansa katılan devletlere yaptırılan anlaşma sonucunda, Dünya Bankası ile birlikte IMF'nin kurulmasına karar verildi. En önemli karar ise 1 ons altının (31.1035 gr.) = 35 dolar'a sabitlenmesi, uluslararası işlem gören doların ise rezerv para olma özelliği ile tescil edilmesiydi. 

Zaten, ABD'nin Bretton Woods kasabasında oynanan oyunun özün de doların rezervpara olması vardı. ABD'ye egemen olan sapkınların, o tarihlerde yaptığı plan anlaşılmadı. Ne de olsa savaşın ağırlaşan sonuçları ile dünyayı dize getirmişlerdi. II. Dünya savaşı sonrası, Avrupa ile Asya aç ve işsizdi. Onun için Federal reserve'nin ABD aracılığı ile istediğini alması çok kolaydı. İstediği ise dünya ekonomisini dolar ile yönetmekti. 
Doları rezerv para olarak kabul eden ülkeler, dünya bankası aracılığı ile mali piyasalarını ve dış ticaretlerini kontrol altına alacaklarını düşündüler. 

Elde ettikleri kaynakların kullanımını ise adını 1944 yılında toplantının yapıldığı kasabadan alan Bretton Woods Sistemi ile Dünya Bankası-IMF yönetecekti. Güya bu banklardan hisseleri vardı. 

Böylelikle 27 Aralık 1945 yılında IMF'nin kuruluşu da tamamlandı. Bu tarihten sonra ABD dolarını basan Federal reserve, ABD dolarını altın karşısında sabit tutma taahhüdünü, 1945-1971 yılları arasında hızla savaş ve petrol ekonomisine  dönüştürdü.  Doların karşılığı ise altın olmaktan çıktığı, iyileşmeye başlayan Avrupa ve Asya ekonomileri tarafından yavaş yavaş anlaşılmaya başlandı. 

ABD doları rezerv para olarak elinde tutma avantajını kullanarak, ekonomi de dışa yöneldi. Karşılığı olmayan veya kara para nasıl harcanıyorsa öyle harcanmaya başlandı... 

Sonuçta, “1967'deki 3,4 milyar dolarlık dış açık ve 1971'de 29,7 milyar dolara”, altın stokları ise tükenme noktasına geldi! Sapkınlar, İNSAN emeği ile dünyanın yeraltı ve yerüstü kaynaklarını hızla tüketiyorlardı. 

Biraz geri gittiğimizde, yani henüz dünya ekonomisinin yüksek enflasyon ile tanışmadığı zamanlarda; ABD yasalarına göre dolarının basılması yine belli miktarda altının desteği ile sağlanıyordu.  FED-Federal reserve, her 1(bir)doların basılması için kırk sent tutarında garanti vermek zorundaydı... 
Fakat 1929 yılında başlayan ve 1931 yılına kadar ABD'de ve dünyada yaşanan yüksek enflasyon, kamu açıklarının ortaya çıkmasına neden oldu. ABD de ekonomik durum ağırlaştı. "Ağırlaştırıldı!..." ABD Başkanı Roosevelt de çözüm olarak ilk önce1932 yılında altına sabitlenmiş olan dolar basımını serbest bıraktı. 

Şimdi tekrar 1970'li yıllara dönecek olursak, ABD dışındaki biriken-rezerv olan dolarların karşılığında altın stoklarının yetersizliği konusunda finans dünyası, başta Fransa olmak üzere Almanya ve Japonya'yı kaygılandırmaya başladı. ABD Başkan Nixon baskılar artınca,  doların altına konvertibilitesini aynen başkan Roosevelt'in1932 yılında yaptığı gibi kaldırdı. Tek fark, yapılan  anlaşma uluslararasıydı ve ABD bu anlaşmayı tek taraflı sona erdirmiştir.

ABD'li sapkın Federal reserve'cilerin yarattığı bu haksız rekabetin, insanlığı ve onu ürettiği değerleri tehdit etmesi kaçınılmazdı. Böylesi emek dışı Bretton Woods sistemi ABD'nin petrol ve savaş oyunları için kullandığı araç haline dönüştü. Konuya ilişkin, 5 Ocak 2007  günü Kanaltürk de yayınlana Ceviz Kabuğu programına bağlanan Prof. Dr. Hüseyin BAĞCI 

Dünya üzerinde silah satışı yapan ilk 10 şirketin 8'i Amerikan menşei, 2'si de Batı menşeidir... 20 yıllık süreçte  Irak'ın silah için Batı'ya verdiği para 320 milyar dolardır”, 

dedi. Bu rakamın tüm körfez ülkelerinde ki tutarı ise aynı yıllarda 2 trilyon dolar olduğu tahmin edilmektedir. 

Özetleyecek olursam; Federal reserve'ciler ilk önce, Roosevelt'e 1932 yılında, ABD'de 1929-1931 yılları arasında yaşanan ekonomik krizi bahane ederek, doları altın karşılığı basılmasını iptal ettirdiler.  

Sonrada, ele geçirdikleri ABD ile  44 devleti, II. Dünya savaşının ağır ekonomik şartlarını kullanarak, 1944 yılında doların rezerv para olması için karar verdirdiler. Kabul ettirdiler ve 1945 yılında IMF kuruldu!!! 

1944 yılında; 100 $. = 1 ONS (31. gr altın) 1 ONS altın, 35.-$
2010 yılında (10 Şubat); 100 $. (0.07 sent'tir -basım maliyeti) = 1 ONS altın1.075,- $'dır. 
1994-1960 yılında; 1 Varil Petrol (159 litre) 2 - 3. $.
2010 yılında (Şubat); 1 Varil Petrol (159 litre) 75 - 80. $.

Günümüzde 100
 ABD dolarının 0.07 sent'in karşılığı ise 100 milyonu aşan insan kanı, I. - II. Dünya savaşı, Vietnam, 11 Eylül, Afganistan, Irak, yarın İran, Suriye ve Türkiye... diye devam edecek olan dünya terörüdür... Federal reserve için, 1, 5, 20, 50 ve 100  banknot doların basım maliyetleri 0.07 senttir.

Bu arada günümüzün, devlet adamlarına, siyasi ve ekonomik çevrelerine hatırlatmakta fayda var. Dünya ekonomik krizinin yaşandığı 1929-1931 tarihlerinde, krizden etkilenmeyen ülkelerden birisi de Türkiye'dir... 

Enflasyon % 0.90, büyüme hızı % 9,  1 Türk Lirası = 0.47 dolar'dır. 

Genç Türkiye Cumhuriyeti üstelik Devleti Aliye'nin borçlarını ödenmekte ve dış yardım almamaktadır!!! 

O dönemler de, emeği ve ürettiği ile yaşayan dış ticaret fazlası bile olan Türkiye Cumhuriyeti'nin başında Mustafa Kemal ATATÜRK vardır. Türkiye IMF'ye 11 Mart1947 yılında üye oldu.

Onun için Türkiye’de TEHCİR, MÜBADELE ve günümüzde de AÇILIM ile devam eden süreçte FED’in rolünü görmek ve algılamak zorundayız. Yoksa, Türkiye’deki AÇILIM ile Irak’ın kuzeyinde olanları yalnızca Kürdistan kurma operasyonu olarak görerek yanılırız… 

FED’in “Amerikan dolarını petrol ticaretine yön veren para birimi olarak muhafaza etme amacı, Irak işgalinin temel nedenidir. Bu neden, sadece Irak petrolünü kontrol etme amacından daha önemlidir.” (Prof. Dr. Bülent GÖKAY)
ABD’nin tek sırrı olan bu gerçek ile son krizde “25 trilyon dolar uçup” gitti.
(Hürriyet Gazetesi 8 Aralık 2008)


Bugünkü ABD, varlığını ve uluslararası mali piyasalarda gerileyen rekabetini, FED’in karşılıksız doları basması ile sağlamaya devam etmektedir. Şimdilik tek güvencesi askeri alandaki üstünlüğüdür. Bunun da tek başına işe yaramadığını, Afganistan ve Irak’ta gördü. 

ABD kamuoyu ise bu kirli oyunun tamamını, geçen seçimlerde başkan adayı olan Ron PAUL’un hedefleri ile öğrendi.

Hürriyet Gazetesinin 17 Kasım 2007
 tarihindeki haberine göre Ron PAULseçim propagandası sırasında, doların olmayan karşılığı için yeniden “altın standardına geri dönelim” derken, “ABD Merkez Bankası-FED’in lağvedilmesini” istedi. Irak’taki ABD askerini çekeceğini ve CIA’da kapatacağını açıkladı. 

Türkiye’de ise henüz bu gerçeklerden bahseden bir siyasi parti, ekonomist ve liberalleşmiş aydın yok.
Share on Google Plus

About admin

0 yorum:

Yorum Gönder