Tarihimizdeki Isbirlikçiler 4


Tarihimizdeki İşbirlikçiler

Hey’et-i Nasiha’dan “Âkil Adamlar”a... 
 
Yakın tarihte karşılaştığımız hainliklerin bugünle ne kadar örtüştüğünü gözler önüne sereceğiz. İlim adamlarımızın görüşlerini vereceğiz. “Âkil” dediklerinin tiynetlerini niyetlerini ortaya koyacağız. Halkımızın üzerine gidilirken, millî irade boğulurken kenara çekilmeyeceğiz! Hakikatleri gözler önüne sereceğiz... 
 
‘Türk’süz Türkiye’ için ABD ve Avrupa’dan icazet alındı
 
Wilson Prensipleri hayata geçiriliyor. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, ‘Türk’yerine ‘Türkiye’ diyor.
Avrupa Konseyi’nden Andreas Gross, Erdoğan’ın ‘Türk’süzleştirme ameliyesini hararetle 
desteklediğini söylüyor
 
Wilson Prensipleri nedir, biliyor musunuz? Wilson kim, önce onu soracak olanlar vardır. Geleceğim. Bağlantı için şu bilgileri aktarmalıyım:
Yakın zamanda iki defa Türkiye’yi ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı “ahbabımız” (Belki de bundan sonra “Ak Parti yöneticilerinin kankası” demeliyiz; neden öyle demeliyiz? Aşağıda görülecek.) John Kerry, Dışişleri Bakanı olarak ikinci gelişinde “Türk” ü sildi, sadece “Türkiye” demeye başladı. Ak Parti yöneticilerinin “Türk” ü silme gayretlerinin nereye vardığının veya kimlerle “işbirliği” edildiğinin en bariz örneğiyle karşı karşıyayız. “Suçüstü yakalandılar”da diyebiliriz. 
Çiçeği burnunda ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’e bir teşekkür borcumuz var. Hayır hayır... Ak Parti yönetimiyle uyumlu olduğu için (Onları “kurguladığı için” mi desem?!) değil; PKK açılımının nereye vardığını bize gösterdiği için! İnşallah halkımızın uyanmasına vesile olur; işbirlikçilik fark edilir!
 

TÜRK’Ü SİLDİLER
 

Kerry, geçen haftaki son ziyaretinde, “Türk”ü neden sildiğini de açık açık söyledi ve “İmralı sürecini destekliyorum” dedi. Bu aynı zamanda PKK’ya mesajdır: “İşleri zorlaştırmayın, nasıl olsa siz kazandınız ve daha kazanacaksınız; PKK/KCK programınızdaki Stalinist maddelerinizin hepsi hayata geçirilecektir; biz sonuna kadar arkanızdayız. ‘Türk’ü silmekten başladık.” demek istemiştir. Şu kesin: İmralı ve Kandil adımlarını bilerek ve emin atıyor; mesajı alacaktır. 
Hürriyet gazetesinin birinci sayfada sürmanşeti (Web sitesinde gördüm.) “ABD Türk’ü sildi” idi.
Şimdi Yeniçağ ile birlikte verilen kitabımızın adı ne: “Türk Adını Silme Planı-Şark Meselesi’nin Son Aşaması” ... Biz çok önceden bu tespiti yaptık. Kitabı gazete bayilerinden bulabilirsiniz. Lütfen o kitaptan edinin. “Âkil Adam” dedikleri, PKK/BDP-Ak Parti’nin dâîleri (propagandistleri) ilinize, ilçenize, yörenize geldiğinde önlerine birer tane koyun. Asla nedamet duymayacaklardır ama gerçeklerin bir bir yazıldığını da bilmelidirler.
Sanmıyorum ama, inşallah o kitabı Cumhurbaşkanı da, Başbakan da okur. (MİT Müsteşarı Hakan Fidan okumasa da olur! “Sırdaş” Başbakan okuduktan sonra onun ihtiyacı yoktur!) 
Şimdiye kadar çok insan yazdı; yapmayın, etmeyin, “Türk” le uğraşmayın, sonra girdaba sürüklenirsiniz... Nuh dediler peygamber demediler. Kendileri bilir, diyeceğim ama zararı bu millet çekiyor. Kahir ekseriyetin fikrini yazıyoruz; yazdıklarımızı dikkate almak zorundalar.
Hürriyet’ten Zeynep Gürcanlı’nın özel haberini “belge” olarak, buraya alıyorum:
 “Türkiye’de İmralı süreci devam ederken, ABD’den de çok önemli bir ‘açılım’ geldi.
Dışişleri Bakanı John Kerry, daha önce hem kendisi, hem de selefi Hillary Clinton tarafından kullanılan ‘Türk halkı’ (Turkish nation/Turkish people) ifadesini ‘Türkiye vatandaşları’ifadesi ile değiştirdi.
Kerry, ‘Türkiye halkı’ifadesini İstanbul’da dün Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüştükten sonra düzenlenen ortak basın toplantısında, üstelik tam da devam etmekte olan İmralı süreci konusundan bahsederken kullandı.
Kerry, basın toplantısında Davutoğlu ile ‘terörün tüm çeşitleriyle mücadele’konusunu görüştüklerini belirterek, ‘Türk hükümetinin şiddeti barışçı yollarla sona erdirme çalışmasını alkışlıyoruz, hayranlık duyuyoruz’ifadesini kullandı.
ABD Dışişleri Bakanı’nın, kendisinin ve seleflerinin aksine, yaptığı jargon değişikliği de bu girişten sonra geldi.
Kerry, ‘Herkesin bildiği gibi, barış süreci kolay değildir. Her zaman cesaret ve kararlılık, yıllardır akan kanı ve güvensizliği aşmak için konuşma isteği gerektirir. Bugünkü durum da bundan farklı değil. Atılacak zor adımlar var. Ancak Sayın Dışişleri Bakanı (Davutoğlu) ve ben, kalıcı barışın Türkiye vatandaşlarının yaşamlarını geliştireceğine güveniyoruz’ dedi.” ( “ABD Türk’ü sildi”, Hürriyet, 8 Nisan 2013)
Wilson Prensipleri ile bağlantıyı soracaksınız... Bir ayrıntı daha var:
Şimdi biraz geriye gidelim. 3 Nisan 2013 günü gazetemizde Arslan Bulut “Türklük konusunda kim yalan söylüyor?” başlığıyla bir yazı yayınladı. 
“2011 yılının Nisan ayında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Sosyalist Grup Başkanı Andreas Gross, NTV ana haber bülteninde Can Dündar’ın sorularını cevaplandırdı ve Tayyip Erdoğan’ın, kendisine verdiği bilgileri ifşa etti. Gross, şöyle dedi:
 

PKK NE DERSE O!
 

“Öğle yemeğinde yapılan yorumların en önemlisi, en ilginciydi. Tayyip Erdoğan, Anayasa’nın ilk maddelerinin yalnızca bir geçiş sürecinde var olabileceğini söyledi. Ve kendisi de Türkiye’nin artık birinci madde ya da üçüncü madde gibi Türklüğe vurgu yapan maddelere ihtiyaç olmadığını, olmayacağını söyledi. İleride... Bence bu çok ilgi çekici bir yorumdu. Dolayısıyla bizim Türkiye’yi çok dikkatli bir şekilde desteklememiz gerekiyor. 
Arslan Bulut, sonra şöyle diyor: 
 “Tayyip Erdoğan, Avrupa’ya neden ‘Biz Türklüğe vurgu yapan maddeleri kaldıracağız’diye teminat verdi? / Çünkü AKP’nin meşruiyeti yoktur. AB ve ABD destekli kurulmuştur. / Çünkü yaptıkları, eski tabirle ‘Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga’dır. / İşte özel yetkili savcıların veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının asıl soruşturması gereken dış destekli darbe girişimi budur! / [Turgut] Özal’ın ‘Anadolu Federasyonu kuralım’ düşüncesi ile PKK’nın ‘demokratik özerklik’önerisi de aynı projenin farklı isimlerle seslendirilmesidir. / Andreas Gross, ‘Bu projeden dolayı bizim Türkiye’yi çok dikkatli bir şekilde desteklememiz gerekiyor’ derken, Haçlıların ‘Türksüz bir Anadolu’isteklerini seslendirmiş oluyordu.” 
Türk’süz Türkiye ( “Türkiye” dediğime bakmayın; o ismi de mecburen değiştirecekler! “Türk” silinirse “Türkiye” kalır mı?!) hem ABD, hem AB tarafından hararetle destekleniyor. 
Wilson Prensipleri Cemiyeti’ni, Hey’et-i Nasiha’yı, İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ni ve başka “İhanet odakları”nın “âkiller”le ortak noktalarını yarın ve devamında anlatacağız.
 
İngiliz “İngiliz” olacak ama Türk “Türk” olmayacak 
 
İngilizlerin “Demir Lady” dedikleri başbakanlarından Margaret Thatcher, 87 yaşında hayatını yitirdi. İngiltere yas tutuyor. Thatcher’in “savaşçı” bir başbakan olduğunu hatırlatayım. Falkland Adaları, binlerce kilometre uzakta İngiltere’nin bir sömürgesi... Ama Arjantin’in yakınında... Arjantin uzun zamandır adaları istiyordu. Thatcher, “Orada benim vatandaşlarım yaşıyor.” diyerek Nisan 1982’de, savaşmış ve kazanmıştır. Biz içimizdeki düşmanı temizleyeceğimize, hem yaltaklandık, hem “terörist”e saha açtık, hem taleplerini baş tacı ettik! 
Eski DPT Müsteşarı ve 20. dönem milletvekili İlhan Kesici ile geçen gün telefonlaştım. İlhan Bey biliyorsunuz, tarihe geçecek “300’ler” harekâtının öncülerindendir. 300’e yakın millî aydının “Türk”ü hatırlatan ve Ak Parti yönetiminin pervasızlığını -şimdilik- frenleyen üç maddelik ihtarından bahsediyorum. 
İlhan Kesici Bey, İngilizlerin BBC kanalında dinlediği şimdiki İngiltere Başbakanı Cameron’un başsağlığı mesajı haberini bana geçti. Haber, İngilizcesi ve Türkçesiyle şöyle:
“Britain has lost a great Leader, a great Prime Minister, and a great Briton.” (İngiltere bir büyük lideri, bir büyük başbakanı ve bir büyük İngilizi kaybetmiştir...)
İngiliz başbakan, eski başbakanları için ne diyor: “Büyük İngiliz”.
İngiliz “İngiliz” olacak, Türk “Türk” olmayacak! ABD ve Avrupa bunu istiyor, Ak Parti yönetimi uyguluyor!
 
Yarın: İhanetçilerin ortak noktaları
Share on Google Plus

About admin

0 yorum:

Yorum Gönder